Geçtiğimiz hafta sosyal medya ayaklandı.
İsyanın nedeni ünlü marka Gap’in logosunu değiştirmesiydi.
Şirketin Kurumsal İletişim Başkan Yardımcısı Bill Chandler yeni logoyu “daha güncel ve modern bir ifade” olarak nitelendirse de ne yazık ki markanın hayranları, tasarımcılar ve internet alemi, Twitter’da, Facebook’ta ve bloglarda yeni logodan nefretini açık bir şekilde ortaya koydu.
Kimi logoyu “hilkat garibesi”ne benzetti: “İşleri pek yolunda gitmeyen marka değerli cevherini değiştirmeye karar veriyor.”
Kimi yeni logonun Microsoft Word’de yapılmış uyduruk bir şey gibi göründüğünü belirtti.
BNet’ten Jim Edwards, “Gap’in satışlarının düşmesinin birçok nedeni olabilir -kriz, indirim azlığı, modaya uymayan ürünler- ve bunların hepsi yeni bir ticari takdim şekline cevap verecek değil” dedi.
Twitter’da birisi dalga geçmek için yeni logonun resmini koyarak GapLogo adlı bir isimle hesap açtı, bir anda binlerce takipçisi oldu. GapLogo işe “Benim de duygularım var pislikler” diye tweet atarak başladı ve devam etti: “Lütfen yeni logo tasarımlarınızı şu adrese yollayın: şef Oyinbolowo Eko, Lagos, Nijerya. Western Union’dan da 8.500 dolarlık bir havale yapın.”
Yeni Gap logosu Twitter’da olur da, eskisi teşrif etmez mi? Birileri de OldGapLogo (eski Gap logosu) adıyla bir Twitter hesabı açtı: “Gecenin bir yarısı, Old Navy’nin cansız mankenleriyle dolu penceresiz bir salona götürüldüm. Yardım yollayın.”
Yeni logonun sağ üst köşesindeki mavi kare bir yana, sinirlere en çok yazı tipi olarak Helvetica’nın seçilmesi dokundu.
1957’de İsviçreli yazı tipi şirketi Haas için tasarlanan Helvetica öyle bir yazı tipi ki, hakkında bir belgesel bile var. Net olduğu için trafik işaretleri, uyarı levhaları ve devletlerarası yazışmalarda genellikle bu yazı tipi tercih edilir.
Ama işte birçokları da sıkıcı bulur onu. Gap gibi bir marka logosunu Helvetica’ya çevirince millet ayaklanır.
Peki bu ayaklanma işe yarar mı?
Hem de nasıl.
Yeni logonun bir-iki günlük ömrü oldu.
Gap, Facebook sayfasındaki yeni logoyu fırlatıp yeniden eskisine döndü ve şöyle bir açıklama yaptı:
“Baştan beri planımız buydu. İnsanların bir hafta boyunca bizim hakkımızda konuşmasını sağlamak ve müşterilerimizi dinliyor gibi görünerek onlara önceden bu kadar sevdiklerini fark etmedikleri değerli logolarını geri vererek son gülen olmak.”
Biz de yedik değil mi?
Bu bir kendinden konuşturma manevrasıydı ve Gap hiç logosunu değiştirmeyi düşünmüyordu, öyle mi?
Gel de inan.
Bu sosyal medyanın gücü işte dostlar.
Keramet logoda değil, malın kendisinde
Logo değişikliği deyince kendi gazetemin vaktiyle bu sancılı süreci nasıl atlattığını merak ettim ve logoyu seçen kurulda yer alan Yayın Koordinatörümüz Fikret Ercan’a sordum. Şöyle anlattı:
“Hürriyet’in Tahsin Öztin tarafından yapılmış beyaz üzeri kırmızı eski logosu ilkel kalıyordu. Haldun Simavi Hürriyet’in başına gelince daha canlı görünmesi için ve mizanpaja uygun olsun diye eski logo çerçeve içine alınıp altına sarı zemin verildi. Bu değişiklik okurlardan fazla tepki görmedi çünkü yazı karakteri eskisiyle aynıydı.
1988’de artık Hürriyet logosunun gerilerde kaldığına, modernleşmesi gerektiğine karar verildi ve bir İngiliz firması önümüze farklı logolar getirdi. Bugünkü logo ağır bastı. Logo değişince okurlardan tepkiler gelmeye başladı. ‘Biz artık Hürriyet almayacağız. Bu bizim Hürriyet’imiz değil. Hürriyet’imizi istiyoruz’ diyenler oldu. Fakat gördüler ki keramet logoda değil, gazetede.
Sonra tepkiler azaldı ve bitti. Gazete aynı tiraj çizgisinde devam etti.”
Kim bilir, Gap de tepkilere biraz göğüs gerseydi, kerametin logoda değil, markada olduğunu keşfederdi.