Yok. Deşmeyeceğim bu konuyu. Tesbiti yapar bırakırım. Var tabii cevabı kafamda da. Paylaşmayacağım sizinle. Siz verin kendi cevabınızı.
İş hayatında yükselmiş, başarılı olmuş iş kadını arkadaşlarım var. Kendilerini iş dünyasında ispatlamış; tatlı dilleriyle de çatır çatır pazarlık etmesini de bilen hanımlar gerektiğinde.
Kadın her yerde kadın olmak durumunda bir de tabii. Hem göze hitap etmeli, kılığıyla kıyafetiyle, hem de çok sert olmamalı uslübu konuştuğunda.
Kızdığı zaman da, gülümsemeli. Hakkını ararken de, alttan almasını bilmeli. Bunu, kendi kişiliklerinden çok da taviz vermeden, başaran bir kaç kadın var. Bazılarını yakinen tanıyorum. Diğerleri TV seyrederken, tarzlarıyla gözüme çarpan, adı bilinir, tanınmış medya kişilikleri.
Ancak; zor iş. Zaten iş ve ev hayatını dengelemekle uğraşan; iş yerindeyken zaman zaman ‘erkek’ gibi çalışan ve ‘kavga eden kadın; eve girdiğinde eşiyle flört eden yumuşak tavra bürünmek durumunda. Çocuğunu, anaç, anlayışlı, anne rolüyle sarmalamak zorunda.
Sosyal medya ile ne alakası var bunların?
İş ve özel hayatı, hellim peyniri gibi birbirine karıştıran sosyal medyada; evdeki kişiliğinizi, iş hayatınızdaki kişiliğinizden ayırmanız zor. Tatil resimleriniz, masa başı fotolarınıza karışırken, ne kadar iş için ayrı, özel hayatınız için ayrı profiller hazırlamayı da deneseniz, nafile.
Bu anlamda, kadının çöplüğünü, sosyal medyada tartışacaksak, kadının sosyal hayattaki yerini ve rolünü de tartmamız gerekir.
Sosyal medyada var olma çabasıyla da, biraz ön plana çıkan kadın; nasıl gerçek hayatta telaffuz edilen veya edilmeyen; ama hissedilen; şekilde tepki görüyorsa, sosyal medyada da bunu hisseder.
Sanal dünyada, kendi isminizi de kullansanız, farklı takma isimlerle de ekrana yazsanız ekran, her zaman kişiliğinizi yansıtır. Tepki gördüğünüzde de, doğal olarak, kişisel alırsınız bunu. Çeşitli yalanların ve personaların olduğu, sanal dünyada, kişilikler ve duygular hep gerçektir. Biri ekranda size; sus çok konuştun diye çıkışırsa, bunu da kişisel almanız doğaldır. Bundan duyduğunuz ‘tırsma’ duygusu da gerçektir.
Zaman zaman, katılmadan seyrettiğim ekranda, isim yapmış gazeteci, televizyoncu, aktris, yazar bir takım kadınların yazdıklarıyla, erkeklerin bunlara verdikleri tepkileri gözlemliyorum.
Arada, kelimeleriyle, kuvvetli kişiliklerini yansıtan kadınlar da var ama çoğunun, gerçek hayattaki gibi davrandığını görüyorum.
Ekranın koruyucu olmadığını, fiziksel uzaklığın önemsizliğini, hissedilen baskının psikolojik de olsa, etkili olduğunu düşünüyorum.
Elinin hamurunu, tuşlara bulaştırmadan önce, düşünmesi gerek kadının. Çöplüğü istiyorsa, horoz mu olmalı tavrıyla; yoksa değmez mi bu çöplüğe?
Yoksa; kadını sosyal hayatta da; hayatın sosyal boyutunda da; farklı değerlendirmenin zamanı mı geldi?
Kaynak: madamemag.com