Geçtiğimiz Cuma İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen Bilgi Güvenliği Konferansı’nda yönettiğim panelin konu başlığı ‘Sosyal Ağlar ve Kişisel Bilgi Güvenliği’ idi. Oturum ilerleyip işin farklı boyutları ortaya çıktıkça, meslek itibarıyla konuya ilişkin iyi kötü bilgi ve deneyimim olmasına karşın, bilgi güvenliği konusuna yeterince önem ve öncelik vermediğimi farkettim. ‘Ben bu durumdaysam internet kullanıcılarının çoğunluğu ne durumdadır acaba?’ diye düşünmeden de edemedim. İşte tam da bu yüzden panelde tartışılan ve kimilerimizin ‘zaten bildiği’ önemli noktalara dikkat çekmekte fayda olduğu kanısındayım.
Sosyal ağlardaki güvenlik sorunlarının başlıca nedeni, sosyal medyanın kişisel ağ yapısının insanlarda gereğinden fazla bir rahatlık yaratması ve bu yüzden kişisel bilgi paylaşımlarının pervasızca yapılması olduğunu söyleyebiliriz. Facebook gibi bir sosyal ağa üye olan kullanıcıların çoğu, paylaşımlarının sadece kendi kişilsel ağlarıyla sınırlı olduğunu zannediyor. Çoğu sosyal medya platformunun ilk zamanlarında durum böyle olsa da zamanla ‘çaktırmadan’ değişen güvenlik ayarları yüzünden, kullanıcıların mahremiyet duvarları hafif hafif indiriliyor ve bireylerin sadece arkadaşlarının gördüğünü sandıkları cümleler, fotograflar ve sohbetler önce arkadaşların arkadaşları ve sonra da onların da arkadaşları derken internetin farklı noktalarına doğru yola çıkıyor. İşi kimi zaman ailelerin çocuklarıyla ilgili yaptığı paylaşımların bir takım çocuk istismarcılarının ellerine geçmesi kadar korkutucu boyutlara kadar varabiliyor.
Bir başka konu, sosyal ağlara giriş için kullanılan şifrelerin çok basit belirlenmesi ya da eş, dost, sevgili vs. yakınlarla çok kolay şekilde paylaşılması. Aslında bunun mahremiyetini kolaylıkla başkasına teslm etmek anlamına geldiği nedense çoğumuzun akına gelmiyor. 1234 şeklinde belirlenen şifreler, dargınlıklar, biten ilişkiler sonucu bu mahrem bölgenin ihlal edilebileceği ve internetteki bu rahatlığın kimi kötü niyetli insanlar eliyle korkunç bir kabusa dönüşebileceği, hiç birimizin aklından çıkmamalı.
Yine üzerinde durulması gereken bir husus da, sosyal ağlardaki tüm hareketlerimizn kimi kurumlar tarafından ticari ve siyasi amaçlarla izlendiği ve hatta kaydedildiği. Firmaların müşteri ya da tüketici, devletlerin de vatandaş olarak profillediği sosyal ağ kullanıcılarının geçmişte hiç düşünmeden yaptıkları şeyler, en masumane biçimde sürekli reklam bombardımanı olarak karşılarına çıkmakta. ancak bir gün bir iş başvurusu ya da bir mahkeme verisi olarak kullanıldığında işin rengi koyulaşmakta.
Vakalar, örnekler çoğaltılabilir. Peki internet kullanıcıları sosyal ağlarda nasıl daha güvende olurlar?
Bunun için öncelikle internete girdiklerinde üzerinde yaptıkları her hareketin kayıt altına alınabileceğinin bilincine varıp her türlü bilgi paylaşımları sırasında bunu akıllarından hiç çıkartmamaları. Bunun dışında üye oldukları her sosyal medya platformunun güvenlik politikasını okumaları ve güvenlik ayarlarını periyodik olarak yapmaları ya da bilen bir yakınlarına yaptırmaları şart. Şifre belirlerken de doğum günü gibi kolay şifreleri yerine üzerinde biraz daha düşündükleri şifreleri kullanmaları yerinde olur. Ayrıca her platform için farklı şifre belirlenmesi, güvenlik açısından hayati önemde!
En önemlisi kişisel bilgi güvenliğinin sadece sosyal medya değil hayatının her alanında artık çok önemli olduğunu kabul etmek gerekli. TC kimlik numarası, anne kızlık soyadı, telefon numarası gibi bilgileri talep eden kişi ve kurumları her kim olurlarsa olsunlar sorgulamak ve doğrulatmakla işe başlamamız en iyisi.
Ne de olsa 21. yüzyıl bir kuşku çağı!