Sosyal Medyayı Kullanmak! Ama Nasıl?

Size internetle tanışmamı anlatmak istiyorum. 10 yaşımdan beri rap müziği yakından takip ederim. İlk bilgisayarımı o dönemin popüler beyaz yalanlarından olan derslerime yardımcı olacak bahanesiyle aldırmıştım ama asıl nedeni yeni albümleri ve trackleri çıktığı gün dinlemek ve güncel haberleri takip etmek istememdi. Rap müzik yer altı kültürü olduğu için mixler yapıldıktan sonra genellikle internete verilir ve kitlelere ulaşır. Benim o yaşlarda dinlediğim kişilerin şimdi bandrollü albümleri var. Bir başka örnek vereyim. Hepimiz ‘Hayal et sevgilim’ şarkısının telefon kaydını dinlemişizdir. Hatta bir efsane dolaşıyordu bir dönem. Adı İrem olan bu şahıs, şarkısı telefona kayıt edildiği hafta intihar etmişmişti.. Kızın 1 yıl sonra yasal albümü çıktı.(: Bu gelişimi iyi okuyanlar, sosyal medyayı pazarlama ve reklamcılık sektörleriyle entegre edip kullanmaya devam ediyorlar. Benim en etkili bulduğum pazarlama ve reklam yöntemlerinin başında viral reklamlar geliyor. Türkiye’de, dünyaya örnek olmuş 2 çok başarılı viral çalışma yapıldı ve sosyal medyanın engellenemez gücünü bir kez daha kanıtladı. Bir başka hikâye ise geçtiğimiz aylarda üniversiteli şaka severin sadece Türkiye’de bulunan hayali Contorium elementinin, Amerika ve İsrail tarafından çıkartılmasına izin verilmediğini anlatan, komplo teorileriyle dolu, belgesel tadında bir video hazırlayıp youtube’a yüklemesiyle başlıyor. Videoya göre bahsedilen Contorium 23 trilyon dolar değerindeydi.  Video, Contorium’a inananların bir takım eklentileriyle Google’da 15 bin sonuca ulaştı ve sosyal ağlarda çok sayıda paylaşıldı.

Paylaşmak güzeldir ama her şeyi değil..

Şu an bu yazıyı okuyorsanız sizde sosyal medyanın üyesisiniz demektir. Yani hepimiz kendi çevremize göre medyatik tipleriz. Dışarıdaki medyatikler söylediklerine, ne yediklerine, içtiklerine, giydiklerine, kullandıkları eşyalarına, bakımlarına nasıl dikkat ediyorlarsa biz sosyal medya üyeleri olarak paylaştıklarımıza, kurduğumuz cümlelere, üye olduğumuz gruplara aynı hassasiyetle dikkat etmemiz gerekir. Ben etmiyorum arkadaşım da diyebilirsiniz tabi. Size dikkat etmeyenlerden birkaç tanesinin başına gelenleri anlatayım belki ikna edebilirim. İtalya yaşanan bir hırsızlık vakasında hırsız girdiği evden nakit para ve mücevher çalıp, çantasına koymuş. Açık olan bilgisayarı görünce dayanamamış ve facebook hesabına girmiş. Duvarına da birşeyler yazmış. 52 yaşındaki ev sahibi polisi çağırarak inceleme yapmalarını istemiş ve polislerde facebook hesabının açık olduğunu görüp hırsızı yakalamışlar. ABD’de bir öğretmen facebook statüsüne ‘Ben öğretmen değilim. Geleceğin suçlularına bekçilik yapıyorum’ yazınca arkadaş listesinde bulunan öğrencileri ve veliler öğretmene dava açtı. Açılan dava öğretmenin lehine karar çıktı ve öğretmen işinden oldu. Kütahya’nın Gediz ilçesinde Devlet Hastanesi müdürlüğü yapan Önder Kıcıroğlu “Tayyip’i üzmek, Allah’ı üzmekmiş (!)” adlı bir video paylaşıyor. Başbakan’a hakaret nedeniyle dava açılan müdürü bey görevinden alınarak Altıntaş İlçesi Devlet Hastanesi Müdürlüğü’ne atanmış. Demek ki neymiş birileri bizi takip ediyormuş ve internette zaman harcarken de ayak izi bırakıyormuşuz. Bir örnek de İngiltere’den geliyor. Bankada asistan olarak çalışan Stephanie Bon, sosyal medyada CEO’sunun aldığı maaşla kendi maaşını alaylı bir şekilde kıyaslayınca işinden olmuş. CEO hakkında, “O saatte 4 bin sterlin, ben ise 7 sterlin kazanıyorum. Bu gerçekten çok adil” yazmış. Stephanie’ı çok seven(!) arkadaşları bu düşüncesini CEO’ya iletince işinden olmuş. Yazdıklarımız, paylaştıklarımız bizi temsil eder. Açıklamasını yapamayacağız paylaşımlardan uzak durmamız bizim yararımıza olacaktır.

Sosyal medyayı araştırırken bu işin Türkiyedeki ustalarından Klinik Ajans Başkanı Çiğdem Özkan ile tanıştım. 18 Kasım’da Özyeğin Üniversitesi’nde ‘Dijital Ayak İzleri’ başlıklı konuşma yapan Çiğdem Hanım’ın konuşmasını aşağıda bulabilirsiniz.