Sattığınız ürünün ambalajı; markanızın logosu, kurumsal renkleri, yazı tipi kadar önemli bir şey daha var: Markanızın söyledikleri. Her marka, kitlesine bir “şey” sunuyor; bunun bir hizmet ya da ürün olması fark etmez. Sattığınız ürün ya da sunduğunuz hizmet hakkında konuşma üretmelisiniz. Bu, sizin başlattığınız bir konuşma olmalı ki kontrolü de sizde olsun.
Ürün ya da hizmetinizin ne olduğunu, kitlenize en açık ve sade şekliyle açıklamanız gerekir. Bunu, binlerce liralar harcayıp yapabileceğiniz gibi, nispeten daha az paralarla da başarabilirsiniz. Söz gelimi, kozmetik ürün satan markaların baş tacı ünlüler (celebrity), yüksek rakamlar alarak sizin yapmanız gereken işi yapmaya çabalarlar. Bir ünlünün, “Bakın ben bunu aldım, kullandım. Çok faydalı. Siz de kullanın.” demesi elbette bazı kitleler üzerinde etkili. Ancak ünlü kullanımı, verilmesi güç bir karar çünkü isminde karar kıldığınız ünlü, o saatten sonra sizin ürünüzünün temsilcisidir. Onun, özel hayatı dahil, yaptığı hatalar sizin markanıza da yansıyabilir. Başarısız ünlü kullanımının ülkemizde de birçok örneği var ancak seçtiğim örnek biraz klişe olmakla birlikte durumu çok iyi özetliyor: Pepsi ve Madonna faciası.
1989’da Madonna ve Pepsi, o zamanın en pahalı sözleşmesine imza attılar. Madonna yeni albümü arifesinde, ilk single’ı “Like A Prayer”ı Pepsi için yorumladı ve bir reklam filmi hazırlandı. Reklamın aldığı tepkiler son derece iyiydi, ta ki Madonna aynı parçanın klibinde siyah bir İsa’yı öpene dek. Bu durum, reklamcılık tarihinin en başarısız marka-ünlü kullanımı olarak tarihe geçti. Elbette imzaladığınız sözleşme size bazı haklar tanıyor; o ünlünün size tazminat ödemesi gibi. Ancak kaybettiğiniz müşterileri, kazandığınız tazminatla karşılayabilir misiniz?
Bu yazı dizisinin ilk bölümünde de belirttiğim gibi, sattığınız ürünün ya da hizmetin, rakiplerinden farklı bir yönü varsa bunu hedef kitlenize anlatın. Ancak bunu klişe kalıplarla yapmak yerine biraz yaratıcılığınızı kullanın. Kısacası, “Bu deterjanın içinde mikro partiküller var. Bu partiküller içerisinde oksijen ve …” şeklinde devam eden karmaşık, kimsenin anlamayacağı ya da başkasına anlatamayacağı şekilde ürününüzün özelliğini anlatmak yerine, tıpkı Omo’nun yaptığı gibi insani bir duyguyu ortaya çıkarın ve bunun üzerinden bir konuşma yaratın. “Deterjan kirleri çıkarmak için vardır. En çok çocuklar üstünü kirletir. Çocuk üstünü oyun oynarken kirletir. O halde kirlenmek güzeldir!” Son derece basit ve anlaşılır bir dille, Almanya’nın Hamburg kentindeki özel araştırma enstitüsünde çalışan profesörden daha iyi bir şekilde ürününüzün artısını anlattınız! Peki sosyal medyada ürün/hizmetinizi nasıl tanıtırsınız? Onun hakkında nasıl konuşma yaratabilirsiniz?
Sosyal medyada markanızla ilgili bir konuşma yaratmak, belki de bunu ana akım medyada yapmaktan çok daha kolaydır. Markanız için hazırladığınız Facebook sayfasında, Twitter hesabında ya da blogunda bir konuşma başlatıp bunu markanızın kitlesine açabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken en önemli nokta, dürüst olabilmenizdir. Bir diğer önemli konu ise elbette eleştirileri tolere edebilmenizdir. Eskilerin “müşteri her zaman haklıdır” mottosuna riayet etmekte fayda var. Kitlenizi dinleyin ve onların söylediklerini önemseyin. Onların yorumlarını ya da eleştirilerini sayfalarınızdan silmeyin. Aksine onlara olabildiğince ılımlı ve olumlu yaklaşın. Eğer bunda muvaffak olursanız, zaten onlar sizin adınıza ürününüzü arkadaşlarına tanıtacaklar ve para ile yapamayacağınız bir değer yaratacaklardır.
Her zaman trendleri takip edin, markanızla alakalı ya da alakasız tüm konuşmaları dinleyin. Hep verilen bir örneği bir kez daha vereceğim. Zencefilli bira üreten bir marka, sosyal medyada, zencefilin kansere karşı koruma sağladığının çokça tartışıldığını farkeder ve bu konuşmanın içine dahil olur. Ürününü tanıtırken bu konuşmalara atıflar yapar ve günün sonunda satışlarını önemli ölçüde artırır.
Başlattığınız konuşma bazen doğrudan sizin markanızla ilgili olmayabilir. Ancak bu sizin satışlarınıza yansımayacağı anlamına gelmez. Şu anda aktif bir şekilde devam eden Cappy’nin #cikisindencikabilirsen kampanyası bu durumun başarılı bir örneği. Cappy, yeni ürününü anlatmak için doğru bir mecrayı seçti; sosyal medyayı. Ana akım medyada yayınlanan reklamlarla insanlar sosyal medyadaki konuşmaya davet edildiler. Buradaki konuşmalar kimi zaman doğrudan marka ya da ürün ile ilintili değildi. Ancak sonuç olarak bu markanın ve ürünün tanıtımına önemli bir katkı sunuyordu.
Eğer sattığınız ürün bir deterjandan ya da içecekten daha kompleks bir ürün ise elbette üreteceğiniz konuşma da spesifik bir kitleyi hedeflemelidir. Söz gelimi grafik tablet pazarlıyor iseniz hedef kitleniz reklamcılar ve grafikerler olmalı. Bu noktadan hareketle onlar için daha karmaşık ve teknik bir dil kullanmalısınız. Yani yukarıda anlattıklarımız burada biraz daha değişebilir. Elbette yine yaratacı ve dürüst olmalısınız.
Sosyal medya markanızı kitlelere tanıtmanız için önemli bir mecra, yeter ki onu doğru kullanmayı bilin. Gerisi sizin yaratıcılığınıza kalmış. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. (Umarım çok uzun sürmez).